ANASAYFA | YEREL HABERLER | GÜNDEM | SİYASET | EKONOMİ | EĞİTİM | YAZARLAR | GALERİLER | WEB TV | TÜMÜ |
Kahvehaneden duyulanla siyaset olmaz!Düşünsenize; siyasetçisiniz ve hiç tanımadığınız bir memlekete ilk defa gidiyorsunuz. Ve gittiğinizde, o şehrin sorunlarını dile getireceksiniz, memleketin ahvaline dair görüş beyan edeceksiniz. Ne yaparsınız? İlk önce o şehirle ilgili biraz araştırma yaparsınız internet üzerinden. Neler yapılmış, basına yansıyan eksiklikler neler, muhalefet partileri neler söylemiş, hangi eksiklikler daha fazla dillendiriliyor vs. Tabi ki, o şehirdeki parti temsilciniz kimse, ondan da çeşitli bilgiler edinirsiniz. Sonra gelip şehrin tarım ve hayvancılık yapan çiftçi ve çiftçi temsilcileriyle, esnaf ve esnaf temsilcileriyle, öğrenci ve öğretmenler ile sokaktaki gençlerle görüşüp onların sorunlarını dinler, il başkanınızın verdiği bilgilerle harmanlayıp memleketin sıkıntılarını ve çözüm önerilerini sıralarsınız. İftiradan uzak, gerçekçi ve somut verilere dayalı sağlam bir değerlendirmeyle gündemi yorumlar, kamuoyundan destek talep edersiniz. Malumunuz CHP Milletvekili Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi ve Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık Bingöl'e geldi. Basın toplantısında Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, Bingöl'e dair tespitlerini anlatıyor. Basına yansıyanlardan ele alırsak; Daha somut, daha gerçekçi ve toplumun temel sorunlarından bahsetmesi beklenen milletvekili öyle şeyler anlatıyor ki, “Bu kadar basit bir siyasetle anca bu kadar olursunuz!” demekten alamıyor insan kendini. El altından İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Bingöl'den adam yerleştirenlerin “Bingöl'de torpil var, liyakat yok” söylemleriyle geliştirdikleri siyaset ağzını kullanıyor, işe alınmayan bazı kimselerin hınçla sarf ettikleri sitem içerikli dedikodularının etkisinde kalan il teşkilatının kahvehane sohbetlerinden alıntılarını memleketin gündemi olarak yorumluyor Sayın Hakverdi. İktidar temsilcilerinin işe alım esaslarını savunmak bize düşmez. Meselemiz de bu değil zaten. Ama rakip partinin bu kadar basit bir siyaset diliyle toplumdan destek alacağını düşünmesi siyaset kurumunun içler acısı halinin özetiydi. Kahvehanelerde bilgiden ve belgeden yoksun, birilerinin tamamen çıkar esaslı yorumlarının bir milletvekilinin ağzından memleket sorunları olarak dile getirilmesini şaşkınlıkla karşıladım. Konuşmanın geneline bakılınca memleket esaslı değil, kişi esaslı bir gündem yorumlama olduğunu görüyoruz. Üniversiteye personel alımına dikkat çekmiş. Onca kişi işe alınmışken, bir parti üyesi üzerinde politika yürütmek de biraz basitçe kalmış. Oysa mülakat yapılmamış, el altından alım olmamış. KPSS puanı esasına göre alım gerçekleştirilmiş ve burada bir dizi sertifika istenmiş. Muhalefet yapılacaksa sertifika üzerinden de yürünmez. Ki, istenen sertifika da öyle zor bir şey değil. İlan ile alım arasındaki 15 günlük süre zarfından bu sertifikayı almak pekâlâ mümkün iken, ‘puanı düşük olmasına rağmen partiliyi aldılar' algısı üzerinden siyaset devşirmek biraz ucuzca olmuş. Konuşmasında “Sancak yolu çökmüş yapmıyorlar!” diyor. Gerçekçi bir siyasetçi olsa, bu yolun geçici kabulünün yapılmadığını bilir, ilgili firmanın “gerekli bakım ve onarımları yapacağız” beyanlarını dikkate alarak değerlendirmelerini buna göre yapardı. Eğitim, adalet ve ulaşım sorunlarını pas geçmiş, meslek sahibi olmanın kıymeti göz ardı edilmiş, sadece yükseköğretim mezunu olmanın bir iş sahibi olma hakkı verdiği yanılgısını sorgulamamış, çiftçinin yaşadığı sorunlara değinilmemiş, şehrin planlama ve trafik sorunları görülmemiş, termik santral yapımına dair toplumsal kaygılar unutulmuş, sadece işe alımlarla ilgili il başkanının söylemleri tekrarlanmış… İşe alımlar muhakkak sorgulanmalı. Liyakat esası savunulmalı ve bunun için mücadele edilmeli. Ama kullanılan dile bakılınca meselenin liyakat olmadığı o kadar açık ki! Öyle ki, aranan kriter liyakat olsaydı bugün burada konuşan siz olmazdınız! İyi bir hukukçu olabilirsiniz belki ama bu, iyi bir siyasetçi olduğunuz manasını taşımıyor! İşe alımlarda sorun var! Siz hangi sistemi getireceksiniz? Topluma neyi taahhüt ediyorsunuz? “Mülakatı kaldıracağız, belge istemeyip puan esasına göre alım yapacağız ve kesinlikle bürokrasiye pusula vermeyeceğiz” deyin mesela! “Partinin seçilmişleri ya da temsilcilerinin bir tane yakını bile işe alınmayacak” deyin! “CHP'li belediyelerde işe aldıklarımızın tamamı liyakate göre alındı, hatta diğer partilerden kişiler daha fazla” deyin! “Hiçbir şekilde partimizden diye kimseyi işe almadık” deyin! Liyakatte ölçünüzü açıklayın da bizler de bilelim! Şu bir gerçek! Kim gelirse gelsin liyakati kendine göre ölçülendirecek ve bu düzen kolay kolay değişmeyecek! Nice diplomalıları cebinden çıkaracak donanım ve yeteneğe sahip yetenekli insanımız var. Bu insanlar kendi alınlarındaki bir alımda dışarıda mı kalmalı? Diplomalı ve unvanlı siyasetçileri cebinden çıkaracak nice diplomasız siyasetçiler var! Herkes kendine bu soruyu sorsun ve siyaset yapmadan, insani ve vicdani olarak samimi bir cevap versin; ben siyasetçiyim ya da siyasetçi olursam hak sahibi de olsa yakınımı işe almadım, almayacağım. Diploması olur, mesleği olur, bu alanda ona ihtiyaç dahi olur ama sırf yakınım ya da tanıdığım diye işe almam, alınmasına mani olurum. Kime sorsak liyakatli, kime sorsak kalifiyeli..! Sorgulanan liyakat değil, kişilerin yaşadığı işsizliğin bir şekilde son bulması isteği, masa başı iş talebinin karşılanmaması ve bu isteğin karşılanmamasından doğan tepkilerdir! Bunları söylerken, ‘bu adam da torpili savunuyor' diye düşünülmesin! Bu hususta yazdığımız haberler de, köşe yazıları da duruyor sistemimizde..! Öyle olsa, CHP'nin de, diğer muhalefet partilerin de haberi çıkmazdı. Sıkıntı şu; Liyakat yok diyenin liyakati ortada! Sorun var diyenin çözümsüzlüğü ortada! Torpil var diyenin işe alımları ortada! Keşke gerçek manada liyakat olsa, hak eden hakkını alabilse…! Özetle; kahvehaneden duyulanlarla siyaset olmaz. Olsaydı şayet, kahvehanedekiler siyasetçi olup temsil makamlarında bulunurlardı! Araştırmak, teyit etmek, gerekirse muhatapları dinleyip ondan sonra konuşmak lazım! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ
|