ANASAYFA | YEREL HABERLER | GÜNDEM | SİYASET | EKONOMİ | EĞİTİM | YAZARLAR | GALERİLER | WEB TV | TÜMÜ |
Allah ‘yürü ya kulum' deyince… Hayat Değiştiren ‘40 Günlük İş' Kararı! Ömer Poyraz… Zorlu İstanbul serüveni, bir hastanede çalışacağı günün arifesinde aldığı iş teklifiyle yepyeni bir boyut kazandı. 40 gün sürecek işin sonunda süreç uzamış ve yeni siparişlerle büyümesini sürdürmüştü. Her işin sonunda yeni bir iş kapısı açılıyor, atölyeler fabrikaya dönüşüyordu. Ortaklarıyla birlikte istikrarlı ve emin adımlarla yoluna devam ederken, Anadolu'ya kadar uzanmıştı yatırımları. Tekstille başlayan ticari hayatına gıda ve lojistik sektörlerindeki yatırımlarıyla da ayrı bir boyut kazandırmıştı. En büyük hayali ise memleketi Bingöl'de istihdam sağlayacak bir iş sahası oluşturmak. İşte Ömer Poyraz'ın roman tadındaki röportajından gençlere örnek olacak hayat mücadelesinden kesitler…. Öncelikle okurlarımız sizi tanıyabilir mi? Ömer Poyraz kimdir? Nasıl bir çocukluğu vardı? 1973 Karlıova doğumluyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Çocukluğum Karlıova'da geçti. İlk, orta ve lise yıllarımı Karlıova'da geçirdim. 7 kardeştik ve babam Maliye'de devlet memuruydu. Tabi o dönemin şartları zor olduğu için memur maaşıyla geçinemiyorduk ve bizler de babama yardımcı olabilmek için çalışırdık. İlkokul ve ortaokul dönemimde okul çıkışlarında ayakkabı boyacılığı yapar, kazandığım parayı götürüp anneme verirdim. Lise yıllarımda da aynı şekilde hem okuyup hem de ev ekonomisine katkı sunabilmek için, hafta sonları ve yaz tatilinde köylere sebze-meyve satışları yapardık. Bu ticareti de köylüye sebze-meyve verip, karşılığında çökelek ve peynir alırdık. Bu ürünleri de ilçe merkezindeki mandıralara satmak sureti ile ticaretimizi çok daha kârlı hale getiriyorduk… Kısa zaman sonra birkaç arkadaş, ortak girişimlerde bulunarak, kendi mandıramızı kurup, sebze ve meyvelerimizi de Mersin, Tarsus ve daha sonra sezona göre Elazığ'dan direkt üreticiden almak sureti ile kâr marjlarımızı daha da yükseltmeyi başardık… ANNEMİN İSTEĞİNİ YERİNE GETİRDİM Her anne gibi benim annemin de, çocuklarının okuyup çok iyi mevkilere gelme hevesi vardı. Bu yüzden de sıklıkla bizlere ‘'okuyun'' diye nasihat ederdi… Tabi o zamanların şartlarında okumak zordu. Çünkü branş öğretmeni yoktu ve eğitimde çok ciddi sorunlar vardı. Liseyi bitirdikten sonra annemin ‘Allah aşkına oku evladım' sözleri üzerine hatırını kırmayayım diye, 1990-91 sezonunda Elazığ'a gidip dershaneye kayıt oldum ve üniversite sınavlarına hazırlandım. Sonrasında Anadolu Üniversitesi 4 yıllık Maliye bölümünü bitirdim ve annemin de isteğini kısmen de olsa yerine getirmiş oldum. İstanbul'a gidişiniz nasıl oldu? 1996 yılında yaşadığımız zorlu süreç ve dönemin şartları yüzünden, 1997 yılının sonlarında İstanbul'a gitmeye karar vermek zorunda kaldım. Artık tek hedefim vardı, o da İstanbul'da iş bulup çalışmak. İlk bir hafta iş bulamadığım için çok büyük sıkıntılar yaşadım. Cebimde tek kuruş kalmamıştı. Neyse ki, geçici bir iş buldum. Sonrasındaki yıllarda birçok farklı işte çalıştım, ancak sadece karın tokluğuma yetiyordu. 2000 yıllarının başında ise askere gitmeye karar verdim ve kısa dönem olarak askerlik görevimi ifa ettim. Askerde birçok arkadaşım oldu ve yeni bir çevre edindim. Dönüşte, diplomam olduğu için çevremin de yardımıyla birçok işe başvurdum. Olumlu bir netice alamadım hemen ama pes etmedim. İş bulabildiniz mi? Ya da bulduğunuz iş sizi tatmin etti mi? 40 GÜNLÜK İŞ TEKLİFİ DÖNÜM NOKTAM OLDU Çok sevdiğim ve her zaman birbirimize destek olduğumuz ağabeyim Akif POYRAZ, benden daha önce İstanbul'a yerleşmiş ve küçük çaplı tekstil işleri yapıyordu. O dönem abimlerde kalıyor ve O'nun iş yerinde kendisine yardımcı olmaya çalışıyordum... Bu arada onun iş çevresinden işverenler ile tanışıp, ağabeyimin yüksek referansı sayesinde kendilerinden iş talebinde bulunuyordum. Bir yandan da askerde tanışmış olduğum kıymetli arkadaşlarım vasıtası ile başka işler arıyordum. Kısacası, tez zamanda bir iş bulup kendi ayaklarım üzerinde durmak için var gücümle mücadele etmeye çalışıyordum. Bu dileğim ve azmim sonucunda American Hastanesinde çalışan çok sevdiğim bir arkadaşımdan, American Hastanesi için müracaat etmem istendi. Zaman geçirmeden müracaat ettim. Tüm sınav ve mülakatları başarı ile geçtim. Kısa zamanda başlayabileceğim bir işim olmuş gibiydi artık. Ancak bir hafta sonra ise inanılmaz bir olay yaşandı ve benim tam işbaşı yapacağım günün arifesinde, abimin çevresinden çok sevdiğim bir abi bana gelerek “Ömer, gel sana bir iş vereyim” dedi. Ne iş yapacağımı sorduğumda bana “Bu aralar çalıştığım firmada, dikimi ve ütüsü yapılmış, sadece paketleme işlemi yapılacak çok işler oluyor dedi.'' İşin en az 40 gün süreceğinin garantisini kendisinden aldıktan, fiyat ve termin gibi diğer bilgileri de teyit ettirdikten sonra, ağabeyim ile beraber durum değerlendirmesi yaptık. Kabaca yapmış olduğum hesaba göre, 40 günün sonunda kazanacağım para American hastanesinde çalışacağım 15 aylık maaşıma denk geliyordu. Ağabeyimin onayı ve bana vermiş olduğu cesaret ve ticarette başlangıç olur ümidi ile işi kabul ettim. Sonrasında bana ön ayak olan arkadaşımı arayarak böyle bir iş teklifi aldığımı ve hastanede çalışamayacağımı kendisine ilettim. O beni ne kadar ikna etmeye çalışsa da ticaret bana daha cazip geldiği için yolumu seçtim ve Bismillah diyerek işe başladım. 40 günün sonunda neler yaşandı? Gerçekten umut ettiğiniz gibi bir netice aldınız mı? İşe başlamak için hemen harekete geçtim ve çevremden aldığım borç para ile 150 metrekare bir dükkân kiraladım, içerisine de 2-3 tane masa atarak mahallemizdeki ailelere “çocuklarınız varsa gönderin işbaşı yapsınlar” dedim. 15 kişiyle işe başlamıştık artık. 40 günümüz geçti ve ilk paramızı da kazanmıştık artık. Daha sonrasında ise; her zaman cesaret aldığım, iş tecrübesi ve iş çevresi çok iyi olan Akif ağabeyim ve diğer kardeşlerim ile beraber işimizi devam ettirme kararı aldık. Günün sonunda Rabbim ‘yürü ya kulum' demişti bence… Sadece paketleme yaptığımız işletmemize daha sonra, ilik-düğme, çakım, ütü ve diğer işler de gelmeye başladı yavaş yavaş. Çalışan sayısı 15'den 35'e çıktı ve 2003 yılına kadar bu şekilde devam ettik. Aynı alanda mı çalışmalarınızı sürdürdünüz? Yoksa yeni bir farklılık yaşandı mı? 2003 yılının sonlarında bu kez de LC Waikiki ile yollarımız kesişti. LC Waikiki Taha Grubunda işletme departmanının başında Ergün Güneş Bey ile tanışmak nasip oldu. O aralar birkaç tane sıkıntılı ürünlerinin tamir işlemlerini bize yaptırmak istediler. Bu taleplerine en güzel şekilde cevap vererek, bir anda sektördeki kaderimizi de yazmış olduk… Daha sonra Taha Grubunun Genel Müdürü Ercan Yılmaz Bey ile tanışma ve çalışma fırsatımız oldu. Kendileri tarafından, o dönem çok yoğun olarak LC Waiki'nin yurt dışından tedarik edilen ürünlerinde tespit edilen kalite sıkıntılarının çözümü ve diğer üretim aşamalarında kendilerine destek olmamız istendi. O dönem ağabeyim ile beraber Brateks adı altında ilk şirketimizi kurmuş olduk. Daha sonra, LC Waikiki'nin teşvikleri ve destekleri ile kapasitelerimizi büyütmek zorunda kaldık. Firma ile yaptığımız iş planı doğrultusunda daha büyük iş yerine taşınma ve bu doğrultuda personel artırımı ile bize göre çok büyük bir işe girişmiştik artık... Kazandığımızı hep işe yatırdık ve daha fazlasını yapmaya gayret ettik. Alternatif işler ürettik ve daha fazlası için büyük firmaları kendimize ilham alarak yürüdük. 2004 yılında ise işler rayına oturduktan sonra evlenmeye karar verdim ve kıymetli eşimle dünya evine girdim. Şu anki ticari hacminiz ve kapasiteniz nedir? TEKSTİLİN YANI SIRA LOJİSTİK VE GIDA SEKTÖRLERİNE DE GİRDİK Şu anda tekstil alanında Brateks firmamızın yanı-sıra, 2017 de M. Said DAMLAYICI abimiz ile beraber kurduğumuz ve Türkiye'nin dış giyim ihtiyacının büyük bir kısmına cevap veren MSD Moda firmamız ile faaliyet göstermekteyiz. Bu bağlamda üretim yerleri olarak kendimize ait 5 tane fabrikamız bulunmaktadır. Bunların ikisi küçük çaplı hazırlık olarak geçiyor. Diğer büyük fabrikalarımızdan birisi Batman merkezde faaliyet gösteriyor, diğer ikisi de İstanbul'da. Bununla beraber İstanbul ve Anadolu'nun birçok yerinde fason organizasyon şeklinde üretim yapmaktayız. Ve son verilerimize göre Türkiye genelinde kendi bünyemizde istihdam ettirdiğimiz 1000 kişiden fazla bir personel ile yolumuza devam etmekteyiz... Biz hep bildiğimiz işe yöneldik. Bildiğimiz iş nedir? Tekstil. Ama şu anda zamanın şartları tabi ister istemez farklı alanlara itiyor insanı. Bu doğrultuda iki farklı şirket daha açtık. Birincisi; tekstille alakalı. Anadolu'da yaşanan sevkiyat sıkıntılarımızı gidermek amacıyla “Sole Lojistik” adıyla kurduğumuz lojistik firmasıdır. Bunu hem kendi ürünlerimizin Anadolu'ya sevkiyatları, hem de bizim Anadolu'da üretim yapan dostlarımızın ürünlerini taşımak için kurduk. İkincisi ise; Nizam Poyraz İnternational adı altında, yurt içi ve yurt dışı gıda ve organizasyon şirketi kurduk. İnşallah bu iki alanda da başarıyı yakalar daha fazla insanımıza istihdam sağlarız” Bingöl'e yatırım düşünceniz olmadı mı? Ya da varsa nasıl bir yatırım planlamanız var? Elbette her iş insanının hayalidir kendi memleketinde yatırım yapmak. Bizim de en büyük hayallerimizden biri Bingöl'ümüzde istihdam sağlayacak güzel bir yatırıma imza atmak. Aslında bunun ile ilgili çok defa girişimde bulunduk. Ama çeşitli sebeplerden dolayı nasip olmadı. Bununla alakalı Sayın Bakanımız Cevdet Yılmaz Bey, Milletvekilimiz Sayın Feyzi Berdibek ile defaten görüştük ve görüşüyoruz. Kendileri bizlere her türlü kolaylığın sağlanacağını ifade ederek sağ olsunlar hep yanımız da oldular. İnşallah kısa zamanda Bingöl'e yine tekstil alanında bir yatırımımız olacak. Bir iş insanı olarak gençlere ne tür tavsiyeleriniz olur? Gençlerimiz öncelikle kahvehane ortamından uzak durmaları gerekiyor. Şu anda hükümetin gençler için her alanda teşvikleri var. Hayvancılık, tekstil ve daha birçok alanda destekleme paketleri var. Araştırmalarını yapsınlar, severek yapabilecekleri en uygun işi tercih edip harekete geçsinler. Kendi cesaretleri yetmediği yerde, çevrelerinde kafa yapıları uyuşan, dürüst kişiler ile ortaklık yapmaktan kaçınmasınlar. Elbet nasip kısmet boyutu da var ama mücadele etmeden başarıya ulaşmak imkânsızdır. Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mı? Fikirlerimizi anlatma fırsatı sunduğunuz bu güzel sohbet için teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ayrıca değerli hemşerilerime de en kalbi duygularımla saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Rabbim bizleri mahcup etmesin. HABER & RÖPORTAJ: SİNAN ATAN YORUM YAZIN
|
|