ANASAYFA | YEREL HABERLER | GÜNDEM | SİYASET | EKONOMİ | EĞİTİM | YAZARLAR | GALERİLER | WEB TV | TÜMÜ |
“Halkımı önemsiyor, derdiyle dertleniyor, sıkıntısında yanında oluyorum. Ankara'ya gelip de bana ulaşmayan kimse yoktur. Normalde siyasetçiler ‘telefonum çalmaz inşallah' der, ben ise ‘neden telefonum az çalıyor' diye dertleniyorum. Siz siyasetçi olarak halkı sever, baş tacı ederseniz, halk da bunu karşılıksız bırakmaz. Meselemiz Meclis'te olmak değil, halkın gönlünde yer almaktır. Bizim tek derdimiz millettir, memlekettir. Bu yüzden ‘babalık' sıfatını yakıştırıyorlar.” Yorgun Türkiye'nin en kasvetli atmosferlerini yaşamış, darbe dönemlerinde millet, bayrak adına ciddi direnişlerde bulunmuş bir isim… Mahpus duvarlarının yankısını da, özgürlüğün kıymetini de biliyor.. Zorlu yaşam mücadelesi, iş hayatına atılmasıyla birlikte rota değiştirmişti. Artık üretmek, çabalamak, kazanmak ve kazancını paylaşarak yaralar sarma dönemiydi… Toplum nazarında elde ettiği sevgi güçleniyor, bu yoğunluk arttıkça istemsizce siyasetin içinde buluyordu kendini. Ve bizler, geçmişten bugüne yaşananları dinliyoruz ondan… Nasıl başladı, neler yaşadı, neler kazandırdı bu şehre…? İşte AK Parti Bingöl Milletvekili Sayın Feyzi Berdibek ile o söyleşide öne çıkanlar ve samimi açıklamaları… Siyaset öncesi işadamı kimliğiniz vardı. Ancak siyasetle de gençlik dönemlerinizden gelen bir ilginiz mevcuttu. Siyasi hayatınız nerede ve nasıl başladı? Yıllar önce inşaat sektöründe önemli çalışmalar yapmış biri olarak kendini işine gücüne adayan biriydim. Çalışma ağınız büyüdükçe, çevresel etkiler artınca toplum sizi bir noktaya getiriyor. Bu, sizin elinizde olan bir durum değil. Aklımızdan siyaset geçmiyordu. Tamamen nasip kısmet noktasında bakmak lazım. Toplumsal etkileşim ve kısmen de oluşan çevresel baskılarla kendimizi siyasetin içinde bulduk. Önce Doğruyol Partisi'nden il başkanlığı, akabinde bağımsız milletvekili adaylığı, akabinde de AK Parti'den milletvekilliği… Siyasete girer girmez de ‘milletvekili olacağım' diye bir hedef koymadık önümüze. Dedim ya, sizin topluma sunduklarınız karşılık buluyorsa, toplum sizi benimseyip bağrına basıyorsa, bir süre sonra zaten kendileri sizi bir noktaya taşıyorlar. Gelinen nokta da, toplumun bizi kabul edişiyle alakalı bir durum… Ayrıca ilk seçimde bağımsız aday oldunuz. Bağımsız aday olurken ‘ya kaybedersem?” diye bir çekinceniz olmadı mı? Siyaset yaparken kendini topluma adamış bir kardeşiniz olarak kişi, mezhep, aşiret veya farklılık ayrımı yapmadan hemen herkesin derdine koşmuş, sıkıntısında yanında bulunmuş, çözüm için çaba göstermişim. Toplum da bu gayretimizi, samimiyetimizi kabul etmiş ve her fırsatta yanımızda olduğunu hissettirmiş. Tabi bağımsız milletvekili adayı olmak da kolay değildi. Birkaç kişiyle değil, toplumun tüm kesimleriyle istişaremiz neticesinde bu kararı aldık ve 10 bin geçerli, 6 bin küsür de geçersiz oy aldık. Bağımsız oy pusulaları nedeniyle kaybettiğimiz seçimde Meclis'e giremesek de toplum, seçimin kazananı olarak bizleri kabul etmişti. Biz halka güvendik, halk da gereken desteği verdi çok şükür. Bu anlamda minnettarım. 2002'de AK Parti'den milletvekili seçildiniz ve Meclis'e girdiniz. Öncelikli hedefiniz hangi hizmetin hayata geçirilmesiydi? İlk döneminizde neler yaptınız? Bağımsız girdiğimiz seçimden sonra halkın sahiplenişi çok yoğundu. AK Parti'den girdiğimiz seçimde halk, geçmişteki sahiplenmesini bir kez daha sandığa yansıttı ve bizleri Meclis'e taşıdı. Meclis'e girer girmez tabi ki önceliğimiz, yıllarca mücadelesini verdiğimiz o dönemlerde Eğitim Fakültesi idi. O dönemde toplum bizden Eğitim Fakültesi istiyordu. Çok büyük mücadelelerimiz oldu, çok restleşmeler yaşadık.. Tek hedefimiz, Bingöl Eğitim Fakültesi'ni ilimize kazandırmaktı. Ziraat Fakültesi'nin yapımı başlatıldı. Atıl durumdaki havalimanı meselesini çözmek için önemli çabalarımız oldu. Çabalarımızın yanında çözümüne ulaştığımız birçok önemli yatırım da vardı. Okul binalarımız yenilendi, kamu yatırımlarımız her zamankinden daha da fazlalaştı. Şehirlerarası yollarımız duble yol olarak düzenlendi, TOKİ marifetiyle konutlar inşa edildi, KÖYDES kapsamında köylerimizin yolu, içme suları, kanalizasyonları yenilendi. Hizmetleri şehir merkeziyle sınırlı tutmuyor, aksine kırsala daha fazla hizmet akışını sağlıyorduk. Bir bakıma, Bingöl'ü yeniden inşa ediyorduk. Bingöl'ün ‘Ak Parti öncesi ile AK Parti sonrasını' mukayese edersek, gelişmişlik seviyesini nasıl yorumlarsınız? Toplum, verdiği oyların karşılığını alabildi mi? AK Parti'nin 18 yılını değerlendirmek lazım. AK Parti ile yapılan hizmetlerin yanında temeli atılan hizmetler de tümüyle hayata geçirildi. Dün eğitim fakültesi için çırpınırken bugün Bingöl Üniversitesi'ne sahibiz. Önemli başarılar sağlayan ve kapasitesi her geçen gün daha da artan bir üniversitemiz var. Çok şükür havalimanımız önemli bir açığı kapattı ve artık ulaşımda geçmişteki sorunları yaşamıyoruz. Çapakçur Köprümüzü viyadük olarak yeniden inşa ettik. Organize Sanayi Bölgemiz her geçen yıl daha da gelişiyor. Özellikle istihdama katkısından ötürü önemsediğimiz tekstil projeleri her geçen gün daha da artıyor. Kamu binalarımız önemli ölçüde yenilendi, her kurum kendi binasına kavuştu, devam eden projeler de inşallah yakın zamanda tamamlanacak. Geçmişte köylü içecek su, gidecek yol bulamazken AK Parti ile köy içi yollarımız kilitli parke taşlarıyla yenilendi, kanalizasyon hatları yapıldı, içme suyu sorunları giderildi, köy yolları asfaltlanarak ulaşım problemleri ortadan kaldırıldı. 20 yıl önceki Bingöl ile şimdiki Bingöl arasında dağlar kadar fark var. Yeniden bir Bingöl inşa edildi. Bunlar AK Parti Hükümetimizin eseridir, bizlerin mücadelesinin neticesidir. Bunu 20-30 yaşındaki bir genç bilemez belik ama geçmişte hizmet anlamında yokluğu yaşayanlar, bugünün kıymetini gayet iyi biliyorlar. Bir köy muhtarımızın şu sözü, aslında geldiğimiz güzel noktanın ifadesidir. Dedi ki; “Sayın vekilim, yol, su, kanalizasyon, sulama suyu ve diğer birçok ihtiyaçlarımız giderildi. Köyümüze bir de düğün salonu yaptırabilirsek tamam olur.” Geldiğimiz noktayı görüyor musunuz? Tabi ki yeterlidir demiyoruz. Özellikle istihdama dayalı projelerin arttırılması için mücadelemiz sürüyor. Buradan tüm iş dünyasına da seslenmek istiyorum, istihdam sağlayacak herkese desteğimiz sonsuzdur. Kendinize özgü bir siyaset tarzınız var. Meclis'te ‘Feyzi Ağa', toplumda ‘Feyzi Baba' diye tanımlanmak kolay bir meziyet olmasa gerek. Bu sevgi ve kabul edilirliğin sebebi nedir? Bu tabloyu nasıl tarif edersiniz? Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Ben de siyaset yaparken toplumla birlikte hareket ediyorum. Halkımı önemsiyor, derdiyle dertleniyor, sıkıntısında yanında oluyorum. Ankara'ya gelip de bana ulaşmayan kimse yoktur. Gelen her hemşehrimizle ilgileniyoruz. Yapabileceklerimiz noktasında da çabamızı esirgemiyoruz. Bingöl halkı kadirşinastır. Düğününde, taziyesinde, hastalığında yanında görmek istiyor. Bu hassasiyeti göstermenizi bekliyor. Normalde siyasetçiler ‘telefonum çalmaz inşallah' der, ben ise ‘neden telefonum az çalıyor' diye dertleniyorum. Siz siyasetçi olarak halkı sever, baş tacı ederseniz, halk da bunu karşılıksız bırakmaz. Meselemiz Meclis'te olmak değil, halkın gönlünde yer almaktır. Bunu başarabildiğimizi düşünüyorum. Bu yüzden ‘babalık' sıfatını yakıştırıyorlar. Ne mutlu bana, böyle kadim bir halkın gönlünde yer alabilmişim. Meclis'te her yıl tonlarca bal dağıtıyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı? Her ilin kendine özgü bir gıdası var ve birçok il bu anlamda etiket sahibi olmuş. Bingöl'ün de balı meşhur ve ben de balımızı tanıtmak adına her yıl 2-3 ton bal dağıtıyorum Meclis'te. Bu sayede hem balımızı tanıtıyorum, hem de iletişim ağlarımız, samimi bağlarımız daha da güçleniyor. Uzun ömürlü ve şifa kaynağı olan Bingöl balını daha iyi noktalara taşımamız gerektiğini düşünüyorum ve bu anlamda payıma düşeni de yapıyorum, yapmaya da devam edeceğim. Bingöl'de olması gereken ama tüm çabanıza rağmen yapılamayan bir hizmeti var mı? ‘Şunu da yaparsak tamamdır' dediğiniz bir hizmet var mı? Yatırım anlamında Bingöl'de çok büyük bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum. Şehrin bundan sonraki önceliği, istihdam merkezli özel sektör yatırımlarının arttırılmasını sağlamaktır. Bingöl sanayi şehri değil, tarım alanında da çok büyük bir araziye sahip değiliz. SÜTAŞ'ın da gelişiyle hayvancılık alanında önemli atılımlar sağlanabilir. Çok büyük ve Bingöl'ü şahlandıracak bir projedir SÜTAŞ. Yatırımdan ötürü Muharrem Yılmaz Bey'e de teşekkür ediyorum. Hayvancılığın yanı sıra tekstil alanında da iyi bir merkez olma potansiyeline sahibiz. Tekstil Kent Projesi de bunun en önemli altyapısıdır. Yine Kaplıca turizminde özel sektör yatırımlarıyla bölgenin cazibesi olabiliriz. En önemlisi aslında yeraltı kaynaklarımızın değerlendirilmesi olacaktır. Madencilik alanında çok güzel çalışmalar yapılabilir. Terör sorunu aşılabilirse madencilikte iyi bir noktayı yakalayabiliriz. Demir rezervi konusunda ciddi bir hammaddeye sahibiz. İnşallah huzur ortamıyla bu rezervlerimiz da gün yüzüne çıkarılarak ilimizin gelişimine önemli katkılar sağlar. Bizler bu gelişim hamlelerinin hayat bulması adına çabalıyoruz. Duamız, bu güzellikleri kazandırabilmektir. Siyasi hayatınızda yaptıklarınızdan ya da yapamadıklarınızdan ötürü yaşadığınız pişmanlıklar var mı? Ayrıca örnek aldığınız veya ‘ekol' diye benimsediğiniz bir siyasetçi var mı? Siyaset kolay değil. Doğrularınızın yanında bazen farkında olmadan hatalar da yapabiliyorsunuz. Hatasız siyasetçi yoktur. Asla ‘kusursuz bir siyasetçiyim' demedim, böyle bir iddiam da yok! Ama artı eksi dengesine bakınca toplum, çabamızı, hizmet etme aşkımızı görüyor. Bir uzun yol şoförü misalidir siyaset. Bazen lastik patlar, bazen arıza yapar aracınız. Bazen kaza da yapabilirsiniz. Ama tecrübe sahibi oldukça daha dikkatli kullanıyorsunuz aracınızı. Virajlara daha sakin girmeyi, önünüzü görmeden sürat yapmamayı, yolun neresinde çukur olduğunu öğreniyorsunuz. Nihayetinde taşıdığınız yükün kıymetini biliyorsanız, temkinli ve dikkatli olursunuz. Bizler de bu tecrübelerle yolumuza devam ediyoruz ama yine altını çiziyorum asla kusursuz siyaset yapıyoruz diyemeyiz. Siyaset hayatımızda örnek olarak Sayın merhum Başbakan Adnan Menderes'i, Sayın merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı, Sayın Merhum Necmettin Erbakan'ı, Sayın merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve yaşayan efsane Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı örnek aldım. Saydığım tüm isimlerin tek derdi bu millete hizmet etmek, ülkemizi bir adım daha ileri taşımaktı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bu anlamda gerçek bir lider ve halen tüm dünya baskılarına rağmen dimdik ayakta ve direnişini sürdürüyor. Bütün dünyaya karşı dik duran, ABD'ye, Rusya'ya, Avrupa'ya, PKK'ya, DEAŞ'e, FETÖ'ye rağmen dik duran ve mücadele veren Recep Tayyip Erdoğan'ı yalnız bırakmamalıyız. Tüm karalamalara rağmen, kirli ittifak ve saldırılara rağmen Türkiye'yi bu güç ve seviyeye getirmiş birinin yanında olalım, yarınlarımızı basit eleştirilere kurban etmeyelim. YORUM YAZIN
|
|