ANASAYFA | YEREL HABERLER | GÜNDEM | SİYASET | EKONOMİ | EĞİTİM | YAZARLAR | GALERİLER | WEB TV | TÜMÜ |
19, 20 ve 23'üncü Dönem Bingöl Milletvekilliği görevlerinde bulunan, son olarak İyi Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Kazım Ataoğlu, hem siyasi süreci değerlendirdi, hem de aldığı önemli kararları paylaştı. Siyasi sürece dair değerlendirmesinde ‘Başkanlık Sistemi'nin beklentileri karşılamadığını belirten Ataoğlu, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini ise “İsmet İnönü'nün hem parti başkanı, hem de Cumhurbaşkanı olduğu 1946 CHP dönemine sistem olarak dönmüş olmamız her alanda sıkıntılar oluşturmaktadır” sözleriyle değerlendirdi. İyi Parti ile yol ayrılığına girdiğini ve 03 Ağustos 2019 Cumartesi günü yapılacak kongrede görev almayacağını da açıklayan Ataoğlu, önümüzdeki sürece dair de bir dizi işaretler verdi. İşte, Ataoğlu'na yöneltilen o sorular ile verdiği yanıtlar… BU SİSTEM MAALESEF BEKLENTİLERİ KARŞILAMADI Ülkedeki siyasi süreçle başlayalım istiyorum. Mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkenin her alandaki sorunlarını siyasetin çözmesi gerek. Doğrusu da budur. Ne var ki, bizde siyasetin yaşadığı ciddi sorunlar var. Koalisyonlardan ve çok başlılıktan şikâyet ederek sorunlarımızı kolay ve hızlı çözebilmek umuduyla yeni bir sisteme geçtik. Ancak bu sistem maalesef beklendiği gibi uygulanmadı ve beklentilerimizi karşılamadı. Sistemden ziyade uygulamaların muhalif görüşleri, grupları ve partileri aşırı dışlamaları, hatta muhalif değil de vatan-millet düşmanları gibi görmeleri siyaseti değersizleştirmektedir. Vesayetten, demokrasi dışı görüş ve uygulamalardan şikâyet ederken, demokrasinin olmazsa olmazı diğer partilerin, muhalif kesimlerin öcü gibi gösterilmesi, bazen de yargısal tehdit ve şantaja maruz bırakılması, sanki demokrasi dışı rejimlere heveslendiğimiz intibaını doğurmaktadır. Ana muhalefet liderinin linç edilmek istenmesi, muhalif gazetecilerin dövülmesi, muhalif medya programlarının takibe uğraması iktidarı rahatsız etmiyorsa, demokrasi alanının dışına düştük demektir. Demokrasi geliştirilip genişletilemiyorsa, ekonomi de, eğitim de, sanat ve kültür de gelişip sergilenmiyor demektir. Geçmiş yüzünden darbelere maruz kaldık, şimdiki ülkelerin perişan hallerine bakıp demokrasiye daha bir sarılmamız icap eder. HAKLI OLAN ÇOBAN, HAKSIZ OLAN KRALDAN GÜÇLÜ OLABİLMELİ Başkanlık sistemi ve Partili Cumhurbaşkanlığı sistemleri sizce ülkeye bir katma değer sağladı mı? Beklentiler karşılandı mı? Esas olan sistemin güçlü kurulması, toplum ve bireylerin güçlenmesidir. Güçlü liderler, kabile toplumda işe yarar, uygar toplumlarda ise sistemin güçlü olması istenir. Bu sistemde hukuk, adalet ve hürriyet öne çıkmalıdır ki, haklı olan çoban haksız olan kraldan güçlü olabilsin. Bugüne gelirsek, siyaset hayatımız ülke hayrına gelişme kaydedemedi. Barajlar, parti içi hegemonyalar, toplumsal karşılık ve liyakat yerine ahbap-çavuş ilişkileriyle sürdürülen siyaset toplumdan kopmaya ve çürümeye mahkûmdur. Tabi ki, bunun yansımaları ekonomide de, sosyolojide de olur. Ekonomi çöker, toplum kızgınlık ve öfkeyle kamplara bölünür. Maalesef hepimiz bunun emarelerini görmekte ve yaşamaktayız. Bilhassa, İsmet İnönü'nün hem parti başkanı, hem de Cumhurbaşkanı olduğu 1946 CHP dönemine sistem olarak dönmüş olmamız her alanda sıkıntılar oluşturmaktadır. Toplum hızlıca fakirleşmekte, ülke ekonomisi küçülmektedir. Gönül ister ki, insanımız aş, iş sıkıntısı çekmesin, ‘yarın başıma ne iş gelir' kaygısı taşımasın, hür ve mesut olmanın hazzını yaşasın. BÜYÜKŞEHİRLERİN ELDEN ÇIKMASI BÜYÜK BİR ERİMEYİ GÖSTERMEKTEDİR Bahsettiğiniz hatalar zincirinden yola çıkarsak, “Ak Parti'de komple bir mental yorgunluk” olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani Ak Parti güç sarhoşluğu mu yaşıyor? Ve bu durum erime sürecinin başlangıcı sayılır mı? Geçmişte mensubu olduğum AK Parti'nin daima başarılı hizmetlere imza atmasını isterdim. Ancak son yıllarda patinaj yaptığını hepimiz görmekteyiz. Ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığı, işsizlik, tarımsal gerileme bir türlü düzelmedi. Her seçime umut ve vaatle koşan halkımız hayal kırıklığına uğruyorsa, burada bir şeyler ters gidiyor demektir. Artık bunun adına mental yorgunluk mu denir, metal yorgunluk mu denir, siz karar verin. Esasında son yerel seçimlerde büyükşehirlerin elden çıkması elbette büyük bir erimeyi göstermektedir. YA KENDİMİZİ ANLATAMADIK, YA DA HALKA UYGUN POLİTİKALAR GELİŞTİREMEDİK İyi Parti'de siyasete devam ettiniz ancak özellikle memleketiniz olması hasebiyle Bingöl ölçeğinde çok iyi bir etki oluştuğunu söyleyemeyiz? Bunun özel bir sebebi var mı? İyi Parti, Bingöl ve bölgenin diğer şehirlerinde bir varlık gösteremedi. Toplumu suçlayacak halimiz yok! Demek ki, bu yörelerde halkımıza ya kendimizi anlatamadık, ya da halka uygun politikalar geliştiremedik. Sonuç ortada. Esasen her partinin yankı bulduğu bölgeler, bulamadığı bölgeler olur. Bunu tabii karşılamak lazım. AYRILIK KARARIMI SAYIN AKŞENER'E AKTARDIM Cumartesi günü İyi Parti Büyük Kongresi var. Yeni süreçte nasıl bir görev alacaksınız? Bu arada benim şahsen Bingöl özelinde iyi partiye güç katamamış olmam da bir gerçek olarak da ortada. Bu durumda kendi durumumu elbette gözden geçirtmeliydim. Aktif görev almamak düşüncem de, tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Ayrıca aktif görev almam diğer arkadaşlarıma haksızlık olabilir diye düşündüm. Bu düşüncemi, Salı günü Sayın Genel Başkan Merak Akşener Hanımefendi'ye arz ederek Cumartesi günü yapılacak kongrede görev almak istemediğimi ifade ettim. Bu arada Sayın Genel Başkandan daima sevgi, saygı ve dostluk gördüğümü de burada ifade etmek isterim. ŞİMDİLİK SİYASETİ KENARDAN İZLEYECEĞİM Bu yol ayrılığından yola çıkarak birçok okurun aklına gelen ilk sorunun “Sayın Ataoğlu yeni partilerden birinde mi görev alacak?” yönünde olacağına inanıyoruz. Böyle bir durum söz konusu mu? Şimdilik siyaseti kenardan izlemeyi daha uygun görüyorum. Genel siyasete bakacak olursak, Türkiye siyasetinin bundan sonra bir hayli hareketleneceği bir gerçek! Ülkemizin içinde bulunduğu şartlara göre; günün siyasetinin dışında kalmak ve daha ziyade yol gösterici bir çizgide olmak üzere bizi seven sayan dostlarımızla birlikte en doğru kararları alma ve ona göre hareket etme noktasındayız. TÜRKİYE KAMUOYUNUN SAYIN BABACAN HAREKETİNİ DİKKATLE TAKİP ETTİĞİNİ DE GÖRMEKTEYİZ. Kurulacak olası partilerin (Babacan veya Davutoğlu) Türkiye'ye katkısı olur mu sizce? Ve bu durum iktidarda olan Ak Parti'yi yaralar mı? Kurulacak partilerin programları, kadroları ve hedefleri oraya çıkmadan değerlendirme yapmayı afaki buluyorum. Ancak AK Parti'nin özellikle son mahalli seçimlerden başarısızlıkla çıktığı ve kan kaybettiği bir gerçektir. Özellikle ekonomideki kötü gidişat dolayısıyla Türkiye kamuoyunun Sayın Babacan hareketini dikkatle takip ettiğini de görmekteyiz. YORUM YAZIN
|
|